101 şey radikal

Yeni olanın aynı zamanda ‘iyi’ olduğu denkleminin çok da fazla sorgulanmadan kabul edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Kuşkusuz bu kabulün arkasında teknoloji alanındaki sürekli gelişme bulunuyor. Her yeni üretilen teknoloji nesnesi daha yüksek çözünürlükte, daha ince, daha hızlı vb. bir sürü yenilik ve kolaylığı içeriyor. Bu durum düşünce yapımızı tümden değiştiriyor ve bu kabulü yanlışlarını görmeden diğer alanlara da kolaylıkla taşıyabiliyoruz. Peki bu kabul mimarlık eğitimi söz konusu olunca ne anlama geliyor? Mimarlık Okulunda Öğrendiğim 101 Şey kitabının yazarı Matthew Frederick’in de dediği gibi, mimarlık eğitiminin temelinde bir belirsizlik vardır. Her söylenen bir ‘ama’, bir ‘istisna’ içerir. Bu durum hem öğrenci hem de eğitmen için zordur. Eğitmen öğrencinin yaratıcılığını, düşüncelerini kısıtlamamak için kesin kurallardan bahsetmekten kaçınırken, öğrenci de tam anlayamadığı bir bütünün belirsiz kurallarıyla boğuşur durur. Kurallarının bu kadar belirsiz olduğu bir eğitim biçiminin hiç sorgulamadan ‘yeni aynı zamanda iyidir’ tuzağına düşmesi çok kolaydır.

Eski ve demode bilgiler
Yenilik hevesiyle pek çok temel bilgi ve yöntem artık eskidiği ve demode olduğu gerekçesiyle kolaylıkla programlardan çıkarılabiliyor. Yerine konan bilgi ve yöntemler ise tartışmalı, daha doğrusu yerine ne konduğu ya da konması gerektiği belirsiz. Yeni olmak adına sürekli yapılan denemeler sağlam bir zemine sahip olamadıkları için tasarım stüdyolarında çoğu zaman içerikten yoksun, içi boş imajlara dönüşmüş ürünler ortaya çıkıyor.

Mimarlık Okulunda Öğrendiğim 101 Şey’i bu bağlamda değerlendirmek lazım. Kitap önemsenmeyecek kadar basit görülen ve eğitimin temeli sayılan konulara tekrar bakıyor, hatırlatıyor. Aslında Frederick’in kitabı bu alanda tek değil. Birkhäuser’in ‘Basics’ serisi ve Deviations, Designing Architecture A Manuel, Ava’nın ‘Fundemantals’ serisi, Thames&Hudson’ın The Architectural Drawing Course’u son iki yıl içinde yayımlandılar ve hepsinin ortak noktası mimarlık eğitiminin temel bilgilerini basit ve anlaşılır bir şekilde içermeleri. Benzer kitapların son iki yıl içinde art arda yayımlanması tesadüf olmasa gerek. Anlaşılan, yazının başında bahsettiğim mimarlık eğitimindeki eksiklik ya da yanlışlık bugün genel bir problem haline gelmiş. Umarım Frederick’in kitabı iyi bir başlangıç olur ve benzeri diğer kitaplar da Türkçeye çevrilir.

Biraz da kitabın kendisinden bahsedelim: Kitabın dili de konuya yaklaşımı da basit. Büyük sözler etmek gibi bir derdi yok. Kitap bir dizi küçük tavsiyeden oluşuyor diyebiliriz. Mimarlık eğitimi boyunca bir öğrencinin kavraması gereken tasarım bilgisinden, tasarım sürecinin nasıl geliştiğine; iyi bir sunum nasıl olmalıdan, tasarım süreci esnasında yaşanan psikolojik karmaşaya kadar pek çok konuya değiniyor. Samimi ve içerden bakışıyla, mimari proje sürecinin karanlık dehlizlerinde kaybolan öğrenciye, aslında bunun sadece kendi başına gelen bir şey olmadığını ve bunlarla belli konulara dikkat edilerek kolayca baş edilebileceğini gösteriyor.
Sözlerimden kitabın sadece öğrenciler için olduğu düşünülmesin. Kitabı okurken, bir eğitmen olarak, tasarım derslerinde yüzlerce defa telaffuz ettiğim şeyleri ve fazlasını bir arada görmek bana ayrı bir keyif verdi. Mezun olduktan sonra da hatırlamak ve yaptığınızla yüzleşmek için kitabı arada bir karıştırmak eminim faydalı olacaktır. İşte kitaptan birkaç üst başlık; kitapta her birine kısa bir açıklama ve küçük bir şema da eşlik ediyor:
- İyi bir tasarımcı güzel bir fikri çöpe atmaktan çekinmez.
- Problemlere en etkin ve yaratıcı çözümleri “düşünme üzerine düşünme” becerisini gösterenler getirir.
- Fikirlerinizi büyükannenize onun anlayacağı bir dille ifade edemiyorsanız, konunuza yeterince hâkim değilsiniz demektir.
- Küçük bir odanın içinden geçişi sağlamanın en iyi yolu, bir duvardan bir metre kadar pay bırakacak şekilde düzgün bir hat oluşturmaktır.
- Kolonlar sadece taşıyıcı öğeler değil, aynı zamanda mekânı örgütleme ve şekillendirme araçlarıdır.
- Paftalarınızı taşırken ya da saklarken çizili tarafı dışarı bakacak şekilde rulo yapın.
ve 101. madde,
- Mimarlar geç olgunlaşır.

Yazımı kitabın editörü Bahar Demirhan’ın kitabın arka kapağındaki sözü ile bitirmek uygun olacak: “Mezun olup yaşama atıldıktan sonra, telafisi mümkün olmayan bir ‘eksiklik’ duygusuyla yüzleşmiş nice mimarın yüzü suyu hürmetine...”

Hakkı Yırtıcı

Radikal sayfasına ulaşmak için tık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder